16 Ağustos 2009 Pazar

FiHi MAFiH MEVLANA VE ORUC








RAMAZAN BAYRAMINIZ
KUTLU OLSUN
EFENDiM
 
HZ. MEVLÂNÂ’YA GÖRE RAMAZAN VE ORUÇ




Şaban KARAKÖSE
Hz. Mevlânâ’nın Mesnevî-i Şerîf’ini ve Dîvân-ı Kehttp://meleklergeliyor.blogspot.combîr’ini incelendiğimizde onun Ramazan ayı ve oruç ibadeti hakkındaki görüşlerini şöylece özetleyebiliriz:
“Oruç sevdası bambaşka bir sevdadır” diyen Mevlânâ, orucu çok özlediğinden ve hasretle beklediğinden bahseder. Bazen ise orucu bir “ana” gibi görür.
Oruç ayı olan Ramazan’a neşeli olarak girilmeli; ona kavuşulduğu için Cenâb-ı Hakk’a şükredilip sevinilmelidir.
Oruç; kişide imanın, Allah’ı sevmenin, O’na bağlanmanın, O’ndan sakınmanın, haramdan kaçınmanın varlığına şahitlik eder.
Ramazan’da sadece yemek ve içmekten kaçınmak değil, kötü söz söylemek ve kötü iş işlemekten de kaçınmak, bunlara sabır göstermek gerekir.
Orucun bazı zorlukları varsa da, yüzlerce çeşit hüneri de vardır. Oruç; şeytanı ve nefsi güçsüz ve etkisiz hâle getirir, maddî ve manevî açıdan temizliği gerçekleştirir, gönlü bedenî isteklerin tahakkümünden kurtarır, nefsi kirlerinden arındırır, ruhu özgürleştirir, gönül gözünü açar, manevî görüşü artırır, sabrı öğretir, bedenî hastalıklardan korunmanın yollarını öğretir, insanın insanlığını olgunlaştırır, manevî rızıklara ulaştırır, Allah’a yakınlaştırır.
Hz. Mevlânâ, eserlerinde şunları söylemektedir:
***
“Bu namaz, oruç, hacc ve cihad da inanışa tanıktır.
Bu zekât ‘hediye’, bu hasedi bırakma da ‘kendi sırrından haber verme’dir.
İhsanda bulunmak, doyurmak, konuk davet etmek: “Ey ulular, biz sizinleyiz, size doğru bir özle inandık” demektir.
Hediyeler, armağanlar, sunulan şeyler: “Ben seninleyim; seni seviyorum” diye tanıklıktan ibarettir.
Kim, bir mal veya afsun için çalışır, uğraşırsa bu ne demektir? “İçimde bir cevherim var”, demektir.
Allah’tan çekinmemden yahut cömertliğimden bir cevherim var ki bu zekat ile oruç ikisine de şahittir.
Oruç der ki: “Bu, helalden çekindi, bil ki harama ulaşmasına artık imkân yok.”
Zekât der ki: “Kendi malını bile veriyor, artık, kendisiyle aynı dinde, aynı yolda olandan nasıl çalar?”
Fakat bu işleri riya ve tezvirle yaparsa o iki tanık, Allah’ın adalet mahkemesine kabul edilmez.
Avcı tane saçar ama acımasından değil, avlanmak için.
Kedi de oruç ayında oruç tutar, ama kendisini av avlamak için uyur gösterir.
Bu eğrilikten yüzlerce kavim, kötü sanılmıştır. Bu kötü kişi, cömert kişilerle oruç tutanların adını da kötüyü çıkarmıştır.
Fakat Allah’ın lütuf ve ihsanı, o eğri işlerde bulunmakla beraber nihayet onu hepsinden de arıtır.
Rahmeti, o kötülüğü aşmış, ayın on dördüne bile vermediği ışığı vermiştir.
Allah, onun çalışmasını bu kötülükle karışmadan yıkar; rahmeti onu bu hatadan arıtır.
Bu sûretle de Allah’ın yarlıgayıcılığı meydana çıkar, bu miğfer kulun kelliğini örter.
Yağmur, pis şeyleri arıtmak için gökten yağar.” (Mesnevi, cilt: V, beyit no: 183-199)
***
“Sevgi (kulluk), düşünce ve mânâdan ibaret olsaydı, bize oruç ve namaz lüzumlu olmazdı.
Bağlılık ve sevgiden bir eser olsun diye dostlar birbirine armağan sunarlar.
O armağanlar, bağlılığın ve sevginin şahitleridir. Yani onlarda samimiyet ve beraberlik gizlidir.
O ihsanlar, gönülde meydana gelen sevginin görünen şahitleridir.”(Mesnevî, cilt: I, beyit no: 2625-2628)
***
“Oruca sarıl, sabret; orucu terk etme, her an Hak’tan rızkını bekle!”(Mesnevi, cilt: V, beyit no: 1749)
***
“Cihad ve oruç güçtür, çetindir. Fakat bu güçlük ve çetinlik, Allah’ın, kulu kendinden uzaklaştırmasından daha iyidir.” (Mesnevi, cilt: VI, beyit no: 1769)
***
“Oruç adamı yokluğa götürür. Bütün güzelliklerin hazneleri de oradadır. Allah sabredenlerledir. (Fihi Ma Fih, trc. Abdülbaki Gölpınarlı, bölüm: 29)
***
“İnsanın namaz kılmayı arzu edişi, oruç tutuşu, hep Hakk’ın kulunu kendine çekişindendir.” (Divan-ı Kebir’den Seçmeler, trc. Şefik Can, cilt: I, gazel no: 375)
***
ORUÇ YÜZÜNDEN BIZIM CANIMIZ DIRILIK ELDE EDECEKTIR!
“Ramazan geldi; aşk ve iman padişahının sancağı erişti! Artık maddî yiyeceklerden elini çek! Çünkü göklerden manevî rızık geldi ve can sofrası kuruldu!
Can, bedenin hantallığından kurtuldu; tabiatımızın isteklerinin eli bağlandı! Aşk ve iman ordusu geldi, sapıklık ve imansızlık ordusunu kırdı geçirdi!
Bir bakıma oruç, bizim kurtuluşumuzun kurbanı sayılır; bizim canımız, onun yüzünden dirilik elde edecektir!
Mademki gönül evine misafir olarak can geldi, onun uğruna bedenimizi tamamıyla kurban edelim.
Sabır, hoş bir buluttur; ondan, hikmet, manevî lütuflar yağar! Bu sebeptendir ki, Kur’ân-ı Kerim de bu sabır ayında nâzil olmuştur!
Bizi kötü işler, günahlar işlemeye teşvik eden kirli nefsimiz, arınmaya, temizlenmeye muhtaçtı! Ramazan gelince, günah zindanının kapısı kırıldı; can, nefsin esaretinden kurtuldu, miraca çıktı, sevgiliye kavuştu!
Bu mübarek ayda gönül de boş durmadı; ümitsizlik perdesini yırttı, göklere uçtu! Can, zaten bu kirli dünyaya mensup değildi, meleklerdendi; onlara ulaştı!
Ramazan günlerinde sarkıtılan merhamet ipine sarıl da, şu beden kuyusundaki hapisten kendini kurtar! Yusuf aleyhisselam kuyunun ağzına geldi, seni çağırıyor; çabuk ol, vakit geçirme!
İsa aleyhisselam isteklerden, beden eşeğinin arzularından kurtulunca, duası kabul edildi! Sen de nefsanî isteklerden temizlen, elini yıka! Çünkü gökyüzünden manevî yemeklerle dolu sofra geldi!
Haydi, elini ağzını yıka; ne yemek ye, ne iç, ne de söyle! Hakikate erdikleri, Hakk’ı buldukları için susup duran ermişlere gelen mana sözlerini, mana lokmalarını ancak Şems-i Tebrîzî’nin himmeti ile bulabilirsin!” (Divan-ı Kebir’den Seçmeler, cilt: I, gazel no: 459)
***
İSLÂM’IN BINASI BEŞ DIREK ÜZERINE KURULMUŞTUR. ALLAH’A YEMIN EDERIM KI, BU DIREKLERIN EN BÜYÜĞÜ ORUÇTUR.
“Sen, orucu, şaşılacak acayip meziyetleri bulunan bir şey olarak bil! Oruç, insana can bağışlar. Gönül lütfeder. Sen, şaşılacak bir şey görmek istersen, oruca şaş!
Sen, göklere çıkmak, Mi’rac etmek sevdasındaysan, şunu bil ki, oruç, senin önüne getirilmiş bir Arap atıdır.
Oruç, can gözünün açılması için bedenleri kör eder. Senin gönül gözün kör de, o yüzden kıldığın namazlar, yaptığın ibadetler sana o aydınlığı vermiyor, hakikati göstermiyor.
Oruç, insan şeklindeki hayvanın hayvanlığını giderir. Bu yüzdendir ki oruç, insanın insanlığını olgunlaştırmaya mahsustur.
Âşıkların hayatı, beden matbahı yüzünden kararmıştı. İşte oruç, o matbahları aydınlatmak için çıktı geldi.
Dünyada şeytanın karnını deşen bir bıçağa benzeyen oruçtan daha fazla şeytan öldürücü, nefsin kanını dökücü bir şey var mı?
Padişahlar padişahının kapısında kendisine gizli, özel bir vazife verilmiş, çabucak faydalı olan, kâr bağışlayan kim var? Kim olacak? Oruç!
Oruç, özlem çekenlerin gönüllerini, canlarını öyle tazeleştirir ki, zavallı balığı bile su o kadar tazeleştirmez.
Nefis ile savaşa girişen mücahidin, gönül maksadına ulaşma yolunda oruç, yüz binlerce yardımcı canın yaşayışından daha da iyidir.
İslam’ın binası şu beş direk üstüne kurulmuştur: “Kelime-i şahadet, Zekât, Hac, Oruç, Namaz.” Allah’a yemin ederim ki, bu direklerin en kuvvetlisi, en büyüğü oruçtur!
Cenâb-ı Hak, bu beş direğin her birinde orucu, orucun kaderini gizlemiştir. Zaten oruç kadir gecesi gibi gizlidir.
Midesine düşkün olan, çok mide ağrısı çeker, sızlanır durur. Zaten midesine düşkün olanların talihlerinde oruç yoktur.
Oruç, Allah’ın has kullarına Hz. Süleyman’ın saltanatını bağışlayan bir yüzüktür yahut da taçtır. Onu ancak seçkin kullarının başlarına giydirir.
Oruçlunun gülüşü, oruçsuzun secdedeki halinden iyidir. Çünkü oruç, o Rahman’ın sofrasına oturtacaktır.
Sen farkında değilsin, ama yemek yediğin vakit, için pislikle dolar. Oruç hamama benzer. Seni maddî ve manevî kirliliklerden, bütün kötülüklerden temizler.
Sen, hiç bilgi nuruyla nurlanmış bir hayvan gördün mü? Beden de bir hayvandır. Hayvanın ardına düşüp de orucu bırakma!
Sen vahdet denizinden ayrı düşmüş bir damla gibisin. Sen aslına nasıl ulaşacaksın? İşte oruç, sel gibi, yağmur gibi seni alır, denize ulaştırır.
Nefsinle savaşa girişince; “Ben orucu öyle ucuza satmam!” diye kendini yere at, ellerini çırp, ayaklarını vur, diret!
Nefsin gönlüne musallat olmuş bir Rüstem’dir ama, oruç onu gül yaprağı gibi tir tir titretir.
İçinde ab-ı hayatın gizlendiği bir karanlıktan bahsederler. Aklı başında olanlara o karanlık, oruçtur.
Sen, canının içinde Kur’an nurunu istiyorsan, şunu bil ki, oruç bütün Kur’an’ın tertemiz nurunun sırrıdır.
Gök sofralarının, ruha mahsus sofraların başına tertemiz kişiler oturturlar. İşte oruç, sana, onlarla bir kaptan yemek yedirir.
Oruç seni gün gibi gönlü aydın, canı saf bir hale kor. Sonra da padişahla buluşma bayram gününde varlığını kurban eder, seni varlıktan ve benlikten kurtarır.
Oruç ayına girdiğin zaman, o aya kavuştuğun için Hakk’a şükrederek, sevinerek, neşeli olarak gir! Çünkü Ramazanın gelişinden üzülenlere, gamlılara oruç haramdır. Onlar, oruca layık değillerdir.” (Divan-ı Kebir’den Seçmeler, cilt: II, gazel no: 803)
***
ORUÇ AYI GELDİ
“Oruç ayı geldi. Hepinize kutlu olsun. Ey oruca yol arkadaşı olan, dost olan kişi! Yolun uğurlu olsun, hoş olsun.
Ben ayı görmek için dama çıkmıştım. Çünkü candan, gönülden orucu özlemiştim, onu hasretle bekliyordum.
Aya bakayım derken başımdan külahım düştü. Mübarek oruç padişahı benim aklımı başımdan aldı. Beni mest etti.
Ey Müslümanlar! Ona gönül verdiğimden beri ben zaten mest olmuşum, aklım başımda değil. Ah, orucun ne de hoş bahtı varmış, ne de güzel devleti varmış, hali varmış.
Bu oruç ayında gizlenmiş eşsiz bir ay var. Hem de Türk gibi oruç çadırında gizlenmiş.
Bu mübarek ayda, oruç harman yerine sıkıntısız, neşeli gelen kişi, o güzeller güzeli aya yol bulur.
Sıhhatli, atlasa benzeyen yüzünü kim sarartırsa, o orucun ipekli elbisesini giyer.
Bu ayda dualar kabul olur. Oruçlunun âhı gökleri deler, geçer.
Oruç kuyusunda sabreden kişi, Yusuf gibi aşk Mısır’ında sultan olur.
Ey sahura kalkan, sahur yemeği yiyen kişi! Az konuş, hatta sus! Sus da orucu anlayanlar, oruçtan söz etsinler.
Gel ey Şemseddin, ey Tebriz şehrinin avunduğu büyük insan! Oruç askerinin başkumandanı sensin.” (Divan-ı Kebir’den Seçmeler, cilt: III, gazel no: 1119)
***
ORUÇ SEVDASI BAMBAŞKA BİR SEVDADIR
“Artık, ekmeğe karsı ağzını kapa, tatlı oruç geldi. Şimdiye kadar, yemenin, içmenin hünerini gördün. Şimdi de orucun hünerini seyret!
Oruç, Meryem oğlu İsa’ya zemzem oldu. Oruç yolculuğuna çıktı da dördüncü kat göğe yükseldi.
Kuşların kanat çırpmaları nerede, meleklerin kanat çırpmaları nerede? Kuşlar yem için kanat çırparlar, melekler ise oruca doğru uçarlar.
Orucun bazı zorlukları varsa da, yüzlerce çeşit hüneri de vardır. Oruç sevdası bambaşka bir sevdadır.
Oruç, çarşafa girmiş, kendini gizlemiş bir güzeldir. Çarşafını aç da onu seyret; o ne kadar güzelmiş!
Boynunu inceltir, ama seni ölümden emin eder. Mide dolgunluğu, rahatsızlığı, fazla yiyip içmeden meydana gelir. Oruç ise seni manen mest eder.
Otuz gün Ramazan denizinde bir baştan bir başa, bir uçtan bir uca yüzer durursun. Sonunda oruç incisi elde edersin.
Şeytanın bütün hileleri, tedbirleri, bütün okları, oruç kalkanına çarpar, kırılır.” (Divan-ı Kebir’den Seçmeler, cilt: III, gazel no: 1155)
***
ORUÇ HARMANINDAN CAN BUĞDAYI SATIN AL!
“Oruç anası keremlerde bulundu, çocuklarına geldi, kavuştu. Çocuğum! Fırsatı kaçırma, oruç ananı sıkıca tut, bırakma!
Oruç anasının güzel yüzünü seyret! Onun lütuf sütünü em! Onun yurdunu yurt edin! Orucun kapısında otur!
Rıza çölüne bak, Allah’ın ilkbaharını seyret! Oruç nergisleri ile dolu olan can cennetini müşahede et!
Ey gonca! Sen çok güçsüzsün. Gelişmemişsin. İpte oynayan bahar cambazı gibi sıçra, oruç çemberinden geç!
Ey gül! Kanlara batmışsın, hal böyle iken, neden gönlün hoş, neden gülüp duruyorsun? Yoksa Halil’in İshak’ı mısın ki, oruç hançerinden hoşlanıyorsun?
Neden ekmeğe asıksın? Bahar mevsiminde gençleşen dünyayı seyret! Oruç harmanından can buğdayı satın al!” (Divan-ı Kebir’den Seçmeler, cilt: III, gazel no: 1175)
***
EY GÖNÜL; ORUÇLU IKEN ALLAH’A MISAFIRSIN!
“Ey gönül! Oruçlu iken Allah’a misafirsin; sana gökyüzü sofrası yakışır!
Sen, bu mübarek ayda cehennemin kapısını kapadın! Böylece sen, cennetten binlerce kapı açarsın!
Topraktan, ateşten, sudan, rüzgârdan dikilmiş olan beden hırkasını çıkar, at!
Can, aşkın kapısına geldi de; “Beni affet; sen, özürlerin canısın!” diye yalvardı!
“Ey aşk!” diye sızlandı. “Bu ayda özrümüzü kabul et; hata ettik!”
Aşk da, gülerek cana dedi ki: “Senin elini tuttum! Biliyorum ki sen, elsizsin, ayaksızsın!
Hekimim; ben, sana perhize girmeni emrettim! Çünkü sen, bu korkunun ve ümidin hastasısın!
Perhize gir de, sana bir şerbet yapıp sunayım; onu içince sen, hiç kendine gelmeyesin!”
Sustum; artık bunu aşk anlatsın! Çünkü onun gözü, canlara can katar!” (Divan-ı Kebir’den Seçmeler, cilt: III, gazel no: 1326)
***
“Ramazan ayında gereği gibi oruç tutarsan, senin vücut toprağını altın ederler. Senin fani varlığını taş gibi ezerler de göğe sürme yaparlar. İftar vaktinde yediğin yemek lokmasının her biri, birer mânâ incisi olur. Ramazan’da yemekte, içmekte, kötü söz söylemekte, kötü iş işlemekte sabırlı olduğun için, bu sabır, senin manevî görüşünü artırır, gönlünün gözünü açar.” (Divan-ı Kebir’den Seçmeler, cilt: IV, rubai no: 368)

Fihimafih'ten

8 Ağustos 2009 Cumartesi

GÖLGESiZ ISIKLAR (BATINi) NUSAYRiLER

ŞEYH MAHMUT REYHANİ

1920 yılında İskenderun'da doğdu. O zaman doğum yeri olan İskenderun'la birlikte
bütün Hatay ili Fransızların egemenliği altında olup Suriye Hükümetine bağlıydı.

Bu bakımdan ilk ve orta ögretimini devletin dili olan Arapca üzerine yaptı.
Zamanın kotü sartları karşısında yüksek öğrenimini sürdüremediği için kendi kendine
bilgisini ilerletme ve özellikle Arapça'dan bildiklerini değerlendirip çoğaltma çabası
içine girdi. Böylece gençlik çağını geçirdiği gibi yaşlandıkca da bu çabasını bug
üne
kadar sürdürdü. Uzun araştırma ve çabaların sonucu olarak ortaya koyduğu eserler:


Gölgesiz Işıklar-I Alevilik ve öncesi
Gölgesiz Işıklar-II Tarihte Aleviler
Gölgesiz Işıklar-III Mezhepte Aleviler
Gölgesiz Işıklar-IV Haksızlık ve Haklılık




O sıralarda Cebrail aleyhis selam gelip Hz.Peygamber'e "Ya Resulallah
fedakarlık böyle olur" dedi. Hz Peygamber "Ali benden ben de Ali'denim" dedi.
O zaman gür bir ses işitildi;
"Zülfikar'dan başka kılıç yok - Ali'den başka yiğit yok."
Iste bu Tanrısal övgü, Ali'nin eşitsiz kahramanlığını belgeleyen, O'nun
üstünlüğünü tanıtıp kuşaktan kuşağa aktararak sergileyen ve mahşer gününe
dek büyüklüğüne şahit olan ilahi bir amblemdir..


MAHMUT REYHANi HOCAMIZ





Ebu Talip'in bu üstün dehasını kavramayan veya doğrusu kavramak
istemeyen Sünni alimler bu değerli islam dostunun degerini sıfıra indirdiler.
Boyle bir gercek müslümanın kafir olarak öldüğünü iddia ederler.
Islam dinini cekirdekte iken koruyan, üzerine titreyen, onun uğrunda
her türlü eziyete hedef olan, Hz. Peygamber'i himaye eden,
işine devam etmesi icin tesvik eden, oğlu Ali'ye "Amcan oglunu bırakma,
o seni hayırlı yoldan başka bir yola sokmaz" diyen ve bizzat sünnilerin
kitaplarının dolup taştığı bu türlü rivayetlere mazhar olan
Ebu Talip kafirmiş, onun yeri cehennemmiş....
Ne yazık ki
Ebu Talip Ali'nin babası olmuş ve başka bir kötülüğü yok.
Ali'yi kötülemek istediler, kötülenecek bir şeyini bulamadılar,
eksik puan verdiler yine de devleşmiş kişiliğini indiremediler.
Zira denizden su almakla deniz eksilmez.
Ancak hınclarını babasından almak istediler o kadar.
Ebu Talip söyledigi şiirlerle islamlıgını ispat etmistir.
sünni kardeşlerimizce rivayet edildigi üzere Hz
Peygamber'e hitaben bir şiirinde şöyle diyor:
'Sen öyle bir din getirdin ki şüphesiz dünyadaki dinlerin en üstünü ve en hayırlısıdır.'
Işte Ebu Talip budur.
O Islam dininin kurulmasına en büyük yardımcı olan sadık insandır

Gölgesiz Isıklar-I "Ebu Talip" bölümünden


From MeLekLeR GeLiRKeN
_________________________
From MeLekLeR GeLiRKeN














ViDEO 6









From MeLekLeR GeLiRKeN
Şerafettin Serin 1938 yılında Adana'nın Havutlu Kasabasında doğdu. Allah ve Resulune, İslam Dini ve Ehl-i Beyt'e olan sevgi ve aşkı Haşimi soyuna dayanan baba ve dedelerinden mirastır. Fahri olarak icra etmekte olduğu dini gorevi de yine baba ve dedelerinden Mihrizi soyla bilinen şeceresinden miras kalmadır. Abbas oğlu Şerafettin Hoca Kur'anı Kerim ve Ehl-i Beyt kaynaklarına dayanarak yaptığı araştırmalarını yazdığı 8 kitapta derleyerek (daha sonra onları da 3 ana kitapta toparlamış ve) biz Ehl-i Beyt sevenlerine sunmuştur. Aynı zamanda bu değerli eserlerini; İnternet ortamında da okunmasını sağlamak amacıyla digital olarak siteye bağışlamıştır.